İnsan birşeyleri kaybetmeden değerini anlamaz derler ya benimkisi de öyle birşey.
Evden ilk ayrılışım üniversiteye gitmemle oldu İlk zamanlarda yemekle ilgili pek sıkıntımız olmazdı. E zaten üniversiteyi kazanmışsın yemeği ne yapacaksın:) Ama bir süre sonra baş gösteren ev yemeklerine hasret duygusu seni yiyip bitirmeye başşlıyor. Yurdumuzun yemeklerini çok seviyordum, çok da güzeldi ama hiçbirşey evdekinin yerini tutmuyordu.
Birgün oda arkadaşlarımla hadi dedik pazara gidelim. Tazecik domates, biber, peynir alalım odamızda ısıra ısıra yiyelim. Bildiğimiz en büyük pazar nerde? Kadıköy'de! Koştuk Kadıköy pazarına.. Zaten bunu da sadece öğrenciler yapar herhalde.:) Avrupa'dan Anadolu'ya:) Neyse gittik bir de baktık ki domatesler salatalıklar hep bir boy, birbirlerinin kopyası.. Aldık döndük odamıza kestik ki içleri de bomboş. 'Domatesin çekirdeği kırmızı kırmızı'ydı eskiden artık değil çekirdek suyu bile kalmamış demiştim. Nerde bizim yaylalardan gelen domateslerimiz bahçeden kopardığımız salatalıklarımız...
Bu tezgahta da aradığınız her türlü yeşilliği bulabilirsiniz. |
Karadeniz'in kara lahanası Denizli'de :) |
Belki memleketim olduğu için, belki de tohumdan tropik meyvelere, balıktan peynire herşeyi bulabildiğim için seviyorum Sarayköy Pazarını...
Bu değerleri kaybetmemeliyiz. Koca koca marketlerden buruşmuş meyve ve sebzeleri alacağımıza, görerek, dokunarak, gezerek almak en güzeli. Elinde olanlar kıymetini bilsin!
Sevgiler.
İzmir'deki semt pazarları da çok güzel ama ben gene de ilçe ve köy pazarlarını da mümkün olduğu kadar gezmeye çalışıyorum.Sarayköy'e de yolum düşebilir.Sevgiler:)
YanıtlaSilHarika! Semt ve köy pazarları Egede bir başka zaten.. Giderseniz bizden de selamlar:)
YanıtlaSil